Pikes Peak Uluslararası Tırmanma Yarışı, otomobil dünyasının en meşakkatli ve ikonik mücadelelerinden biri olarak her yıl hız tutkunlarını Colorado’nun zirvesine çağırıyor. Bu yıl o çağrıya cevap veren isimlerden biri de, kariyeri boyunca IndyCar’dan NASCAR’a, GT3’ten DeltaWing prototipine kadar her türlü aracı kullanmış olan deneyimli pilot Katherine Legge oldu.
Ancak Pikes Peak, Legge gibi çok yönlü bir yarışçıyı bile yeni baştan sınayan bir parkur. Çünkü burası bir pist değil; her seferinde tek şansınızın olduğu, 14.000 feet’i aşan irtifasıyla oksijenin azaldığı, referans noktalarının tuvalet kabinleri ya da yol kenarındaki kayalar olabildiği bir dağ yolu.
Simülatör Yok, Ezber Var
Pist yarışlarında pilotların sıklıkla faydalandığı gelişmiş simülasyon teknolojileri, Pikes Peak gibi değişken coğrafyaya sahip, geçici yarış rotalarında kullanılamıyor. Bu nedenle Legge, 150’den fazla viraj içeren 12,42 millik tırmanışı adeta ezberleyerek, defalarca video izleyerek, tekrar tekrar sahneleri geri sararak çalışmış.
Daimi bir pistin sunduğu numaralandırılmış viraj tabelaları ya da sabit referanslar Pikes Peak’te bulunmuyor. Bu yüzden yarışçılar kendilerine ait ‘doğa referansları’ geliştiriyor. Legge de fren noktalarını bazen bir bariyerin kenarındaki taş, bazen dağın yamacında beliren bir tuvalet kabiniyle belirlemiş.
Yarıştan Önce Asla Tamamlanmayan Bir Rota
Pikes Peak’in bir diğer ayırt edici özelliği ise yarıştan önce tam anlamıyla bir bütün olarak deneyimlenememesi. Antrenmanlar üç bölüme ayrılmış şekilde yapılıyor ve pilotlar parkurun her bölümünü yalnızca ayrı ayrı test edebiliyor. Yani tüm rotayı baştan sona çıkmak, yarış gününe kadar kimse için mümkün değil. Bu da yarışın zorluk katsayısını bir üst seviyeye çıkarıyor.
Ön Çekişli Bir Yarış Makinesiyle Zirve Mücadelesi
Bu yıl Legge, 360 beygirlik turbo beslemeli 2.0 litrelik motorla, sıralı şanzımanlı ve yalnızca ön tekerleklerden çekişli bir Acura Integra Type S DE5 ile zirveye tırmandı. Pek çok yarış kariyerinde arkadan itişli araçlara alışkın olan bir pilot için bu, sürüş karakteristiği açısından bambaşka bir deneyimdi. Ancak Legge, şimdiye dek kullandığı çok sayıda farklı araç sayesinde bu geçişi başarıyla yönetti.
Geçtiğimiz yıl Pikes Peak’e ilk kez katıldığında, neredeyse sınıf rekorunu kıracak kadar iyi bir süre ortaya koymuştu. Bu yıl da zorlu etapta, tecrübe eksikliğine rağmen güçlü bir performans sergilemeyi başardı.
Tüm Yarışçılar İçin Farklı Bir Okul
Katherine Legge’nin deneyimi, Pikes Peak’in neden sadece bir yarış değil, adeta zihinsel ve fiziksel bir dayanıklılık sınavı olduğunu gösteriyor. Burası ne kadar hızlı gittiğinizden çok, ne kadar hazırlıklı olduğunuzun test edildiği bir arena. Ve bu sınavı geçmek için teknolojiye değil, hafızaya, içgüdülere ve soğukkanlılığa güvenmek gerekiyor…